BarMag 2.Sayı: Körfez'de genç çığlıklar
KÖRFEZ’DE GENÇ ÇIĞLIKLAR
Öğrenim uğruna körfezi bir uçtan bir uca kateden yüzlerce genç beyin, 1
Mart 1958’de meydana gelen Üsküdar Vapuru faciasıyla şehit olmuştu.
500’e yakın kişinin hayatını kaybettiği bu faciada yaşamını yitirenlerin
bazılarının bedeni bulundu ve körfezin iki yakasındaki şehitliklere
defnedildi. Bazılarının bedenine ise hiç ulaşılamadı...
Bu facia ile ilgili o kadar çok tüyler ürperten hikaye var ki...
ÇİĞDEM’İN MEÇHULE ATLAYIŞI
‘’Çiğdem Soyalp, 1958 yılında İzmit Lisesi’nde okumaktaydı. Fizik dersi
hocası dersten geç bırakmıştı. Vapura yetişmek için İstiklal Marşı ve
bayrak çekme merasimine dahi katılmadan okuldan ayrıldı. Arkadaşı ile birlikte
iskeleye zar zor ulaştı; çünkü dışarıda yürümeyi dahi zorlaştıran bir
kum fırtınası vardı. Son anda
arkadaşlarının yardımıyla vapura güçlükle bindi. Ama bu, onun son
yolculuğu oldu. Bedenine ise asla ulaşılamadı.’’
SABAHAT’İN ŞANSI, EKREMİN DRAMI OLDU
‘’Çiğdem Soyalp ile dersten geç çıkan arkadaşı Sabahat Kurt (Kandemir)
da kalkmak üzere olan vapura zar zor yetişmişti. Arkadaşları iskeleden
vapura atlaması için çok ısrar etmiş olsa da o vapuru kaçırmayı göze
aldı. İskeleden yükünü fazlasıyla almış bir şekilde uzaklaşan vapurdaki
arkadaşlarına, kanından canından çok sevdiği kardeşi Ekrem’i de götüren
vapura el sallamakla yetindi; yarım saat sonra olacaklardan habersiz…
Sabahat, vapura binmeyen diğer arkadaşlarıyla beraber karayoluyla evine
dönüş yolculuğuna başladı. Gölcük’e vardığında ise acı haberle sarsıldı.
Aradan 43 yıl geçmesine rağmen kurtulduğuna asla sevinemedi.’’
‘’Faciada hayatını kaybeden ve bedeni 21 gün sonra balık ağlarına
takılmış bir şekilde bulunan bir öğrenci, Sabahat’i yıkmaya yetmişti.
Bu, hayat dolu kardeşi Ekrem Kurt’tan başkası değildi. O zamanın
gençleri Ekrem’i çok iyi tanırlardı. Ekrem, genç futbol takımının aranan
oyuncusuydu. Çok iyi yüzme bilirdi. Hatta arkadaşlarıyla birlikte yazın
Değirmendere’den Derince’ye kadar, körfezi bir kıyıdan diğerine yüzerek
geçerdi. Ekrem, belki kazadan sağ kurtulanlar arasında yer alacaktı ama
kurtulanların anlattığına göre, denize atlayıp hayatını kurtarmak yerine
kız kardeşi Sabahat’i vapurun içinde köşe bucak aramaya başlamıştı. Oysa
kız kardeşi Sabahat, arkadaşlarının tüm ısrarlarına rağmen vapura
atlamamış, iskeleden el sallamakla yetinmişti. Ekrem ise olanlardan
habersiz, kız kardeşine ne olduğunu bilemeden hayata gözlerini yumdu.’’
HERŞEY TESADÜF MÜ?
‘’Sabah okula gitmeden önce ayakkabısını tamire vermişti. Okul çıkışı
alacaktı fakat dalgınlığına geldi. İskeleye gidip vapura bindi. Vapur
motorlarını çalıştırdığı sırada ayakkabısını tamir ettirdiği yerden
alması gerektiğini hatırladı ve vapurdan indi. Tamire verdiği eski
ayakkabısı onun hayatını kurtarmıştı.’’
‘’Elinde köpeğiyle vapura binen bir kişi vardı. Sanki köpek o gün
olacaklardan haberdarmış gibi vapura binmemek için direniyordu. En
sonunda sahibi bu inatlaşmadan yoruldu ve vapura binmemeye karar verdi.
Faciada yaşamını yitirmedi ama 1 hafta sonra geçirdiği trafik kazasında
yaşamını yitirdi.’’
BİR FACİA, BİR LİSE
Tüm Türkiye’nin tüylerini diken diken eden büyük facia haftalarca gazete
manşetlerinden inmiyordu. Kimileri bu eski vapurun işletmede kalmasını
ve bu büyük ihmalin faturasını Ankara’ya yüklerken, vapurun bu kadar çok
yolcu almasının sorumlusu boş yere arandı durdu. Üzerinde tartışılan
konulardan bir diğeri de bunca öğrencinin öğrenim görebilme uğruna neden
her Allahın günü Gölcük’ten İzmit’e taşınmak zorunda kaldıklarıydı.
Tartışmalar sonuç verdi ve ilçeye bir lise kurulması kararı alındı.
Tüm bu atmosfere rağmen yeni okul binasının yapımı tam 11 yıl sürdü.
Gölcük Barbaros Hayrettin Lisesi böylece doğuyordu. Ama aradan 30 yıl
bile geçmeden lise binası, 17 Ağustos 1999’da 7,4 şiddetiyle sarsılıyor
ve ağır hasar alıyordu. Sonuç, 1958’dekinden de büyük ve ağır bir
faturaydı: Yine yok olan genç beyinler ve yine sessizce ağlayan bir
şehir...
IŞIL KURT BH’96
Öğrenim uğruna körfezi bir uçtan bir uca kateden yüzlerce genç beyin, 1
Mart 1958’de meydana gelen Üsküdar Vapuru faciasıyla şehit olmuştu.
500’e yakın kişinin hayatını kaybettiği bu faciada yaşamını yitirenlerin
bazılarının bedeni bulundu ve körfezin iki yakasındaki şehitliklere
defnedildi. Bazılarının bedenine ise hiç ulaşılamadı...
Bu facia ile ilgili o kadar çok tüyler ürperten hikaye var ki...
ÇİĞDEM’İN MEÇHULE ATLAYIŞI
‘’Çiğdem Soyalp, 1958 yılında İzmit Lisesi’nde okumaktaydı. Fizik dersi
hocası dersten geç bırakmıştı. Vapura yetişmek için İstiklal Marşı ve
bayrak çekme merasimine dahi katılmadan okuldan ayrıldı. Arkadaşı ile birlikte
iskeleye zar zor ulaştı; çünkü dışarıda yürümeyi dahi zorlaştıran bir
kum fırtınası vardı. Son anda
arkadaşlarının yardımıyla vapura güçlükle bindi. Ama bu, onun son
yolculuğu oldu. Bedenine ise asla ulaşılamadı.’’
SABAHAT’İN ŞANSI, EKREMİN DRAMI OLDU
‘’Çiğdem Soyalp ile dersten geç çıkan arkadaşı Sabahat Kurt (Kandemir)
da kalkmak üzere olan vapura zar zor yetişmişti. Arkadaşları iskeleden
vapura atlaması için çok ısrar etmiş olsa da o vapuru kaçırmayı göze
aldı. İskeleden yükünü fazlasıyla almış bir şekilde uzaklaşan vapurdaki
arkadaşlarına, kanından canından çok sevdiği kardeşi Ekrem’i de götüren
vapura el sallamakla yetindi; yarım saat sonra olacaklardan habersiz…
Sabahat, vapura binmeyen diğer arkadaşlarıyla beraber karayoluyla evine
dönüş yolculuğuna başladı. Gölcük’e vardığında ise acı haberle sarsıldı.
Aradan 43 yıl geçmesine rağmen kurtulduğuna asla sevinemedi.’’
‘’Faciada hayatını kaybeden ve bedeni 21 gün sonra balık ağlarına
takılmış bir şekilde bulunan bir öğrenci, Sabahat’i yıkmaya yetmişti.
Bu, hayat dolu kardeşi Ekrem Kurt’tan başkası değildi. O zamanın
gençleri Ekrem’i çok iyi tanırlardı. Ekrem, genç futbol takımının aranan
oyuncusuydu. Çok iyi yüzme bilirdi. Hatta arkadaşlarıyla birlikte yazın
Değirmendere’den Derince’ye kadar, körfezi bir kıyıdan diğerine yüzerek
geçerdi. Ekrem, belki kazadan sağ kurtulanlar arasında yer alacaktı ama
kurtulanların anlattığına göre, denize atlayıp hayatını kurtarmak yerine
kız kardeşi Sabahat’i vapurun içinde köşe bucak aramaya başlamıştı. Oysa
kız kardeşi Sabahat, arkadaşlarının tüm ısrarlarına rağmen vapura
atlamamış, iskeleden el sallamakla yetinmişti. Ekrem ise olanlardan
habersiz, kız kardeşine ne olduğunu bilemeden hayata gözlerini yumdu.’’
HERŞEY TESADÜF MÜ?
‘’Sabah okula gitmeden önce ayakkabısını tamire vermişti. Okul çıkışı
alacaktı fakat dalgınlığına geldi. İskeleye gidip vapura bindi. Vapur
motorlarını çalıştırdığı sırada ayakkabısını tamir ettirdiği yerden
alması gerektiğini hatırladı ve vapurdan indi. Tamire verdiği eski
ayakkabısı onun hayatını kurtarmıştı.’’
‘’Elinde köpeğiyle vapura binen bir kişi vardı. Sanki köpek o gün
olacaklardan haberdarmış gibi vapura binmemek için direniyordu. En
sonunda sahibi bu inatlaşmadan yoruldu ve vapura binmemeye karar verdi.
Faciada yaşamını yitirmedi ama 1 hafta sonra geçirdiği trafik kazasında
yaşamını yitirdi.’’
BİR FACİA, BİR LİSE
Tüm Türkiye’nin tüylerini diken diken eden büyük facia haftalarca gazete
manşetlerinden inmiyordu. Kimileri bu eski vapurun işletmede kalmasını
ve bu büyük ihmalin faturasını Ankara’ya yüklerken, vapurun bu kadar çok
yolcu almasının sorumlusu boş yere arandı durdu. Üzerinde tartışılan
konulardan bir diğeri de bunca öğrencinin öğrenim görebilme uğruna neden
her Allahın günü Gölcük’ten İzmit’e taşınmak zorunda kaldıklarıydı.
Tartışmalar sonuç verdi ve ilçeye bir lise kurulması kararı alındı.
Tüm bu atmosfere rağmen yeni okul binasının yapımı tam 11 yıl sürdü.
Gölcük Barbaros Hayrettin Lisesi böylece doğuyordu. Ama aradan 30 yıl
bile geçmeden lise binası, 17 Ağustos 1999’da 7,4 şiddetiyle sarsılıyor
ve ağır hasar alıyordu. Sonuç, 1958’dekinden de büyük ve ağır bir
faturaydı: Yine yok olan genç beyinler ve yine sessizce ağlayan bir
şehir...
IŞIL KURT BH’96
Yorumlar