BarMag 2.Sayı: Ölümün adı

ÖLÜMÜN ADI

Gecenin sabaha döndüğü vakitlerin birinde, anaların çığlıkları yankılanıyordu evlerin kan rengi duvarlarına. İkili bir sarmaldı hayat o gün. Parmaklara yakılan kınalar ağıttı giden oğullara, kızlara... Doğanın kızgın yüzü açığa çıktı 1 Mart’ta... Aniden, derinden gelen ve hayatı bir çırpıda suların taa derinliklerine gömebilen gücün karşısında yenik düştü ademoğlu...

Bilgi aşkıyla yanan ve eğitim uğruna denizler aşıp bilgiye koşan yüzlerce yürek, doğanın onları bilmedikleri bir vakitte, bilmedikleri bir zamana götüreceğini tahmin bile edememişlerdi.

Ellerinde kitapları, dudaklarında özgürlük türküleriyle yanaştılar iskeleye. Denizin masmavi pırıltısı yansıdı
gözlerine. Aydınlığın gerçek yüzüydü onlar. Haberleri olsa, ölüme taviz vermezdi hiçbiri... Topraktılar, bin kez çatladılar o gün. Pınardılar, bin kez kesildiler, ağaçtılar, bin kez kurudular, kabuklaştılar takvim
yapraklarında. Tutunacakları tek dal bilgiydi. Her zaman sarıldıkları kitaplarını, su altında bir dirhem oksijene muhtaç yürekler olarak bırakmak zorunda kaldılar. Bir damla hava, bir umut vaadetti onlara. Azıcık hava için su yüzüne atılan onca kulaçla beraber yuttukları her damla su, hayattan koparıp aldı
her birini. Balıklara yoldaş oldu cansız bedenleri. Vapur parçalarına tutunmuş eller açıldı güçlükle. Umut yerleştirildi o ellere, düşler yerleştirildi. Son gücünü su yüzünde durabilmek için harcayan onca yürek, umutlarıyla beraber sulara gömüldü birer birer.

Dalga dalga aydınlık oldu her biri. Yokluklarını esti hayat yeli. Gece onlara ağladı. Aynalara yansıyan mum
ışıklarında yüzleri belirdi geceleri inatla doğaya...

Deniz kenarına dikilmiş yüzlerce göz, gökyüzünün efendisinin bu fırtınayı aniden neden çıkarttığını anlamaya çalıştı. Bulutlar acı yüklüydü bu kez. Sahile vuran bedenler, renklerinden çok şey
kaybetmelerine rağmen sıcacıktı hala. Gözlerindeki gülümseme yüzlerine yansımıştı acı yerine. Dağların başı yaslıydı o gün. Analar, babalar gibi...

Rüzgar, her zamanki şarkısını bırakıp acı bir ağıda dönüştü yüreklerde. Kaldılar deniz kenarlarında, vurulmuş şahanlar gibi. Anaların gözyaşları karıştı çocuklarını alıp götüren dalgalara. Beklediler
analar bacılar, belki dönerler diye, olmadı. Kitapları vurdu sahile vuruşkan şahanların. Geri dönemeyen, bulunamayan yürekler için kitapları gömüldü kefenlenip kara toprağa. Deniz aldı, toprak sahiplendi onları. Adları yazıldı mermerlere, taşlara, göklere... Analar, kefen kitabe çok görülmüş çocuklarının
ardından kalakaldılar denizin kenarında. Ölümdü artık deniz. Alıp götürendi, götüren, geri getirmeyendi... Sessiz çığlıklar karıştı gecenin son yıldızına...

Beyaz bir balıkçı teknesidir ölüm. Sığ sularda, aydınlıksız bir balıkçı teknesi. Kollarını açmış seni bekleyen
bir yaşlı adamdır. Bazen kaçarsın o adamdan, bazen o sana koşar. O gün o yaşlı adam ş başındaydı galiba. Koşturdu fırtına olup peşinde canlarımızın. Rüzgar oldu, yağmur, bulut oldu, dalga oldu ölüm o gün. Adını kazıdı tarihe fırtına. Adına 1 Mart dendi ölümün. Ölümün adı 1 Mart. Ölümün adı sessizlik...



Melike TEGÜN

XI SOSYAL A

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

17 Ağustos 2000 itibariyle derlediğimiz kayıplar

Ali Naki hocamızı kaybettik

GBHLMD: Eski fihristi