BarMag 1.Sayı: Kapak konusu 1

YİNE DE YAŞAMAK
Esra KURTOĞLU L3

Her zaman kötülükleri içine geçirmeyen bir kabuğun içinde yaşadım sanki. Kabuğu annem ve babam oluşturuyorlardı. Nereden bilirdim bir gün bu kabuğun parçalanıvereceğini...

En sevdiğim aydı Ağustos. Bahçemiz, her zamankinden güzel olurdu; kuş sesleri, çiçekler, çimenler... Sonra babam da bu ayda tatile çıkardı. Kardeşimle bisiklet sürerdik, masa tenisi oynardık ve işte o akşam yine kardeşimle tavla oynarken, meğer son zarları atmışız...

Derin bir uykuya daldım, yarının hayallerini kurarak. “Bisikletlerle, balık yakalamaya gidelim abla” demişti kardeşim son kez bana...

Sonra aniden sıkışıverdim. O gürültü... Ne oldu demeye kalmadan kendimi o mezarda buldum. Evet bir mezar, hatta bir mezardan bile daha dar bir yerde... Çığlıklar attım, anneme, babama, kardeşime seslendim... Ses yoktu.

“Tamam” dedim. “En çok bir buçuk-iki saat sonra ölmüş olurum. Acaba neden halâ beni kurtarmaya gelmedi babam?” Oysa ben her güçsüz kaldigim durumda, babamin bana yardim etmesine alişmiştim. “Acaba hepsi kurtuldular da beni burada unuttular mi?” diye düşündüm. Ben öldükten sonra neler yaparlardi acaba? Yine mutlu olurlar miydi?

'SESİMİ DUYAN YOK MU!?'

Nefes almakta gittikçe zorlanıyordum. Kemiklerim sanki tek tek kırılmış gibi sızlıyordu, umutsuzca yine bağırdım. Sonra bir ses... Dedemdi bu; beni duymuştu. Sonra üzerimdeki beton yığınlarını kaldırmaya başladılar. Evimiz beş katlıydı ve biz en alt katta oturuyorduk. Kurtulmam gerçekten mucize sayılabilir, dedem ve komşular sonunda beni oradan çıkardılar. O an ne yürüyemediğimi, ne de vücudumun hiçbir yerini hissedemediğimi düşünemedim. Aklımda yalnızca ailem vardı.

Sorduğum sorulara “Onlar iyiler, hastanedeler...” diye yanıt verdiler. Tam beş saat enkazda kalmışım. Sonra beni Gölcük’ten uzaklaştırdılar. Kırklareli-Pınarhisar’a bir akrabamızın yanına yollandım. Tedavim orada oldu. Eziklerden başka sorunum yoktu. Iki hafta sonunda yürümeye başladim ve “Dönmek istiyorum artık” dedim. Neler düşlemiştim; annem, babam beni yolda karşilayacakti... Kardeşim bisikletiyle gelecekti yanima... Evet en sonunda dönmüştüm, ama hiç de düşledigim gibi degildi. Yoklardi... “Neredeler, neden burada değiller ?” diye sorduğumda, yine “Hastanedeler” yanıtına inandım.

ACABA HANGİSİ

Ta ki hiç unutmayacağım o ilk akşam yemeğine kadar. Bir misafir geldi, biz bütün akrabalarla sofradaydık. İçeri girdi ve “Başiniz sagolsun” dedi. Önce neyi kastettiğini anlayamadım. Sonra ailemden birini kastettiğini anlayınca dışarı fırladım, çadırda kalıyorduk. Ağlamaya başladım. Acaba hangisi ölmüştü ? Kardeşim mi ? Hayır onsuzluğa dayanamam. Annem mi? Ben kimin omzuna yaslanıp ağlarım? Babam ? Olamaz, beni en kötü anlarımda kim kurtarır? Çıldıracak gibiydim, herkes yanıma toplandı, ben onların söylediklerini duymamak istercesine bağırıyordum. Sonra bir ses takıldı kulağıma “Beşi birden öldü !” diyen bir ses... Ani bir sessizliğe gömüldüm. Sonra saydılar: “Annen, baban, kardeşin, amcan, yengen.”

Günlerim ağlamakla geçti. Mezarlarına girme cesareti bulamadım kendimde, öyle bir boşluk ki bu anlatamam. Daha üç hafta önce ne mutluyduk. Hepsini öyle özlüyordum ki... İntihar etmeyi bile düşündüm. Ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizgiye tekrar geldiğimde aklıma babam geldi. O benim güçlü, azimli ve çalışkan biri olmamı isterdi, ama ben hep ona güvenirdim. Nasihatlerine uymak zorunda hissetmezdim kendimi. Şimdi yalnızdım artık; ne kurtarıcım olan babam, ne sırdaşım olan annem, ne de kardeşim Arda vardı yanımda.

ONLAR HARİKAYDI

İşte babamın nasihatlerine uymak için bir fırsat, eminim beni izliyorlardır. Benimle konuşabilselerdi doğru olanı göstereceklerinden emin olurdum, artık doğruyu bulma görevi bana kalmıştı. Her ne kadar zor şartlar altında, yalnız, özlemle yaşasam da onların istediği gibi biri olmak sorumluluğunu taşıyordum... Ben kendimi onlar gibi harika insanların çocuğu olduğum için şanslı sayıyorum.

Şimdi yine Gölcükteyim. Ne o güzelim sahil, ne de ben eski günlerdeki gibiyiz... Ailemin rüyalarima girmesi bile beni mutlu ediyor ve düşünüyorum, onlar aslinda hep yanimda. Bisiklet sürerken kardeşimin de yanimda oldugunu hissediyorum. Sonra annem her gece gelip beni öpüyor. Babam ise eminim beni izliyor ve attığım her adımda benimle gurur duyuyor.

Şimdiki hayat felsefem şu; beni öldürmeyen her darbe güçlendirir. Kötü olaylarin ardindan yikilmakla intikam alamayiz hayattan. Ben intikamimi, tüm zorluklari aşmaya çalişarak alacagim. Umarim herkes öyle yapar...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

17 Ağustos 2000 itibariyle derlediğimiz kayıplar

Ali Naki hocamızı kaybettik

GBHLMD: Eski fihristi