BarMag 4. Sayı: Körfezin Koleji idik
‘FARKLI’ BİR TARZ, FARKLI BİR HOCA
GÜLSELİ KAYA
24 saati okulla, eğitimle iç içe, 26 yıllık başarılı bir eğitimci
BarMag’ın 4. sayısında yine çok özel bir öğretmenimizle beraberiz: Coğrafya derslerinin sevilen öğretmeni Gülseli Kaya. Gülseli Hoca bizi 1989’dan beri parçası olduğu Koç Özel Lisesi’ndeki ofisinde ağırlıyor. Lisenin kampüsünde geçiyor hayatı. Çünkü okulun lojmanında çeşitli milletlerden öğretmen komşularla yaşıyor. Ayrıca Koç Özel Lisesi’nin Sosyal Bilimler Bölüm Başkanı... Neredeyse habersiz gittik Gülseli Hanım’a. Ama bize geniş vakit ayırdı ve tatlı tatlı sohbet ettik... Eskilerden, yenilerden...
-Nasıl başladı Gölcük ve öğretmenlik maceranız?
İstanbul doğumluyum ama babam deniz subayı olduğu için Gölcük’e çok sık gidip geldik. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım orada geçti. Üniversiteyi bitirip coğrafya öğretmeni olduktan sonra tekrar Gölcük’e döndüm ve mezun olduğum okulda, Barbaros Hayrettin Lisesi’nde göreve başladım. Öncesinde 2 yıl da Derince lisesinde hizmetim var. İÜ Edebiyat Fakültesi Coğrafya mezunuyum. GBHL’de 12 yıl çalıştım. Gölcük ve GBHL’nin bende çok özel bir yeri var. Çünkü çocukluğum ve ilk gençliğim orada geçti ve GBHL’de öğretmen olarak çalıştım. Yani hem arkadaşlarım hem de öğrencilerim var orada. Şu anda çok kozmopolit oldu Gölcük, ama yine de o mekanlarda bulunmayı çok seviyorum.
-GBHL mezunları tarafından öğretme yöntemlerinizle, öğrenci ilişkilerinizle ‘farklı’ bir öğretmen olarak tanımlanıyorsunuz. Hep en sevilen öğretmenler listesindesiniz. Neden böyle tanımlandığınızı düşündünüz mü?
Farklı olmayı düşünmedim tabii! Ama “şeytan ayrıntıda gizlidir” derler. Ben her zaman el attığım bir şeyde ayrıntıları düşünürüm. Ve yeniliklere açık bir yapım var. Ayrıca ilk yıllarımdan beri ben hiç sınıfta ‘öğretmen’ rolü oynamadım. Karşımdakileri hep ‘insan’ olarak aldım. Bunu bilerek yapmadım çünkü bu benim yapımdan gelen bir şey. Seneler sonra fark ettim ki bu özelliğim bana büyük avantaj sağlıyor. Duygularımı ve akademik çalışmalarımı hiç birbirine karıştırmadım. Tabii bu da öğrencilerimin bana güven duymalarını sağladı.
-Mezun ettiğiniz öğrencilerle karşılaştığınız özel anlar olmuştur mutlaka. Sizi nasıl hatırlıyorlar?
Onlarla kendimi hep yaşıt gibi hissediyorum kendimi çünkü nerede bıraktıysak oradan başlıyor gibi. O rahatlığı hissediyoruz karşılıklı olarak. Geçmişteki o sıcaklığı hep yaşıyorum karşılaştığımızda. Bazılarıyla iletişimim devam ediyor. GBHL Mezunlar Derneği’nden de haberleri alıyorum İnternet aracılığıyla.
-Onca yıl hizmet verdiğiniz GBHL’den Özel Koç Lisesi’ne geçtiniz. Nasıl bir süreç yaşadınız?
GBHL geçmişinde çok iyi olan bir okuldu. “Körfez’in koleji” denirdi. Benim öğrencilik yıllarımda özellikle üniversite sınavında çok başarılıydı. Fakat, tabii Türkiye’nin bir gerçeği bu, gitgide devlet okullarının başarıları azalmaya başladı. Ben Koç’a geldiğimde şu anki durumu gibi değildi GBHL, gene eski parlaklığı olmasa da bayağı iyi bir durumdaydı. Buraya geldiğimde olanaklar beni çok şaşırttı. Tabii bu fiziki olanakların genişliği öğrenci ve öğretmene büyük rahatlık sağlıyor. Fakat oradaki sıcaklığı ve o duygusal yoğunluğu pek bulamadım. Zaman içinde bu düzeldi ama ilk yıllar öyle hissetmiştim...
-Gölcük’ün yaşadıkları malum. Yine geçmişe döndüğümüzde, ‘ben bu deprem konusunda uyarmıştım öğrencilerimi’ demiş olmanızın rahatlığını hissediyor musunuz?
Evet. Ben GBHL’deki son yılarımdayken Japon deprem uzmanları İstanbul Kandilli’deki deprem uzmanlarıyla beraber bir rapor hazırlamışlardı. Rapor basına da yansımıştı. Raporda en geç 10 yıl içinde Marmara bölgesinde büyük bir deprem yaşanacağı söyleniyordu. Ben çocukluğumdan beri Gölcük’te çok deprem yaşamıştım ama 1999’da yaşadığımız kadarını bekleyemezdik. Ben uyardığımda insanların anladığını sanmıyorum, ancak yaşanınca ortaya çıkıyor.
-Peki sizin böyle bir deprem beklentiniz, daha doğrusu korkunuz var mıydı?
Evet, çünkü branşım gereği bunun periyodik olarak tekrarlandığını biliyordum. Zaten çocukluğumdan beri de hiç içimden atamadığım bir deprem korkusu vardır. Soğukkanlı bir insanım ama bu konuda pek öyle olamıyorum.
-Biz hocalarımızın yıllar sonra bizi hatırlamalarını çok önemseriz... Siz, mezun ettiğiniz öğrencilerinizi hemen hatırlar mısınız?
Seni çok iyi hatırlıyorum! (Gülüyoruz) Çok azını hatırlayamadığım olur ama çoğunu ismen olmasa da mutlaka hatırlarım.
-GBHL’deki öğrencilik yıllarınıza dönelim şimdi
GBHL’nin şu anki binası 1970’te ben lise 3’teyken ikinci dönemde açıldı. Daha önce eski ortaokul binasındaydık. Yeni bina muhteşem bir olaydı bizim için. Kavaklı epey bir şehir dışı sayılıyordu. Minibüsler yoktu. Yürümek zorundaydık. Şimdi komik geliyor ama, oraya yürürken çok uzun zaman harcadığımızı düşünürdük. Öğle yemeklerine kimse evine gidemeyeceğini düşünürdü. Kumanyalarımızı evden götürüp öğlenleri çimenlere, deniz kenarına oturup birlikte yemek yerdik. Bazen arkadaşlarımız topluca lahmacun, kebap getirtirdi. Akordeonlar, gitarlar, müzik şölenleri olurdu öğleyin. Eh, bina yeni, ortam yeni... Eve ‘dönemememiz’ bizim için muhteşem güzel birşeydi.
Öğretmenlerimiz çok bilgili ve görgülü insanlardı. Çünkü Gölcük’te nüfus azdı ve hocalarımız genellikle donanmada görev yapmış denizci eşleriydi. Değişik şehirler ve ülkeler görmüş öğretmenlerimizden çok şeyler aldık. GBHL’nin akademik olarak çok iyi bir temeli olmasının da kaynağında bu var.
-Yıllar sonra GBHL’de görev yapmaya başladınız. Hocalarınız daha sonra iş arkadaşınız oldu... Kimler hatırınıza geliyor hocalarınızdan?
Hatırıma geliyor değil, şu anda da ilişkilerimiz devam ediyor. Felsefe öğretmenim Şermin Durukan ve Coğrafya öğretmenim Hamdiye Ünver ile birlikte çalıştım. Bana çok faydaları dokunmuştu. Öğretmen ve öğrenci ilişkilerinin yanı sıra bir de arkadaşlık ilişkimiz başladı. Şimdi hepimiz İstanbul’dayız ve hala beraberiz.
-Peki adaptasyon zor oldu mu?
Çok garip hissetmiştim. Mesela toplantılarda fikrimi söylemeye utanırdım. O dönemlerde bazı tecrübeli öğretmenlerin ‘sessiz otoritesi’ hissedilirdi öğretmenler odasında. Genç öğretmenler zaten pek sesini çıkaramazlardı. Ama ben şanslıydım, çünkü benim de öğretmenlerimdi ve bana özel bir ilgileri vardı.
-Mezunlarınızla ilişkileriniz nasıl?
GBHL’nin devlet okulları arasında her ne kadar özel bir yeri varsa da, senede bir özel yemeklerimizde buluşsak da mezunlarımızla ilişkilerimiz Koç Özel Lisesi’ndeki kadar güçlü değil. Burada bu ilişkilere ayrı bir önem veriliyor. Hem kendi aralarındaki hem de okul ile bağlarını sürdürmeleri için, özel ve stratejik bir çalışma var. Bunu okulun kendisi organize ediyor. Bu nedenle 12 yıldır mezun vermemize rağmen buradan mezun ettiğim öğrencilerimin hayatları hakkında daha fazla bilgim var. Bazıları Amerika’da çalışıyor. Bir kısmı Türkiye’de süratle iyi yerlere gelmeye başladılar.
-Öğretmenlik yıllarınızdan matrak bir olay anlatır mısınız?
Valla anlatayım da uygun mu değil mi diye düşünüyorum! Lise 1’lerden sınıf başkanı bir erkek öğrencim, sınıfındaki iki kız öğrenciyi rahatsız ediyor. Kızlar kız enstitüsünden gelmişler ve karma bir sınıfa alışık değiller. Sesleri solukları çıkmıyor. Kızlardan birinin velisi şikayete geldi, durumu anlattı. Israrla rahatsız edenin ismini almaya çalıştım, bayan önce söylemek istemedi, ama sonra anladım ki sınıf başkanı! “Aman ne olur söylemeyin şikayet ettiğimizi, kızlara zarar gelmesini istemiyoruz” dedi veli. Hemen ben çocuğu çağırttım. “Bak” dedim “falancanın velisi geldi.” Bir yandan da yüzünü inceliyorum. “Ne dedi hocam” dedi. “Çok ilginç, çok şaşırdım” dedim. “Bir erkek öğrenci varmış, şu şu kızları rahatsız ediyormuş. Sen sınıf başkanısın, bu görev sana düşer öncelikle” dedim. “Sen bu çocuğu bul, ya cezasını sen ver ya da ismini bana getir. Ama bu olayı senin bitirmeni istiyorum” dedim. “Hiç merak etmeyin!” dedi. “Ben derhal durumla ilgileneceğim...” Neyse bir hafta sonra geldi “Tamam hocam, çocuğu buldum, bu iş bir daha olmayacak” dedi. “Ben kızlara soracağım bir daha olup olmadığını” dedim. “Tamam” dedi “sorabilirsiniz!”
-Peki ne iş yapıyor şimdi bu öğrenciniz?
Avukat oldu! İsmini vermek istemiyorum...
-Ama dergiyi okuyunca mutlaka tanıyacaktır kendisini!
-Öğrencilik yıllarınızda sizin kuşağınızın eğlencesi neydi Gölcük’te? Neler yapılırdı?
Sizin kuşağınızdan daha şanslı olduğumuzu düşünüyorum! Her cumartesi ve Çarşamba Garnizon Sineması’nda öğrenci matinesi olurdu ve bütün okul topluca oraya giderdik. İstanbul ile aynı haftada sezon filmleri Gölcük’te izlenirdi. Arkadaşlarımızla orada buluşurduk. Bir de çok güzel bir adetimiz vardı. Sonradan kalmadı bu adet. Ben öğrenciyken lise ikinci sınıf öğrencileri, üçüncü sınıf öğrencilerine ‘güle güle partisi’ düzenlerlerdi. Orduevlerinden biri veya İşçi Lokali’nde dansedilir, eğlenilirdi. Bunu da hep öğrenciler organize ederdi. Geriye dönüp baktığımda böyle bir organizasyonu öğrencilerin başarmış olmasını çok önemli buluyorum. O nedenle çok iyi yetiştik bizler.
-Bu arada Gölcük hayatı neredeyse bir ‘kampüs hayatı’ gibiymiş. Okulda ve okul dışında herkes aynı yerlerde ortak şeyleri yaşıyormuş...
-1 Mart 1958 Faciasının üzerine kurulan bir okulun yeni binasının ilk mezunlarındansınız. O facianın ağır havası o yıllarda hissediliyor muydu aradan 10-12 yıl geçtiğinde?
Hiç yıldönümü anması hatırlamıyorum 1 Martlarda maalesef. Ama bu depremi unutturmamak lazım kesinlikle. Yabancılarla bir arada yaşayınca öğreniyorsunuz ki geçmişteki yanlışları ya da acılarını unutmuyorlar ve daima anıları taze tutuyorlar. Bu da önlem alınmasına neden oluyor tekrar yaşanmaması için. Biz hafızası çok zayıf bir milletiz. Zaten siyasette de ekonomide de bunun sancılarını çekiyoruz. Bu nedenle depremin unutulmaması, Her yeni jenerasyona mutlaka hatırlatılması gerekir.
‘BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GİBİYİZ’
Oturduğum Koç Lisesi lojmanlarında 5’te bir kadar Türk ailesi var geri kalanlar yabancı. Hintliler, Japonlar, Güney Afrikalılar, Avrupa’dan, ABD’den, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan, çeşitli milletlerden insanlar var. Tabii ki bu çok renkli bir kültürü yaşamamıza neden oluyor. Ben çok hoşlanıyorum bu durumdan. Her kültürün kendince önemli günlerini birlikte kutluyoruz. Onları daha yakından görüyoruz. Hele benim özel bir ilgi alanım olan ‘mutfakları’ tanımak çok hoş oluyor... Çinlimiz bile var!
FOTO ALTI
Bir kızım var. O da burada İlköğretim Okulu’nda okuyor.
ATAKAN DEMİRSEREN HALL Assembly
GÜLSELİ KAYA
24 saati okulla, eğitimle iç içe, 26 yıllık başarılı bir eğitimci
BarMag’ın 4. sayısında yine çok özel bir öğretmenimizle beraberiz: Coğrafya derslerinin sevilen öğretmeni Gülseli Kaya. Gülseli Hoca bizi 1989’dan beri parçası olduğu Koç Özel Lisesi’ndeki ofisinde ağırlıyor. Lisenin kampüsünde geçiyor hayatı. Çünkü okulun lojmanında çeşitli milletlerden öğretmen komşularla yaşıyor. Ayrıca Koç Özel Lisesi’nin Sosyal Bilimler Bölüm Başkanı... Neredeyse habersiz gittik Gülseli Hanım’a. Ama bize geniş vakit ayırdı ve tatlı tatlı sohbet ettik... Eskilerden, yenilerden...
-Nasıl başladı Gölcük ve öğretmenlik maceranız?
İstanbul doğumluyum ama babam deniz subayı olduğu için Gölcük’e çok sık gidip geldik. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım orada geçti. Üniversiteyi bitirip coğrafya öğretmeni olduktan sonra tekrar Gölcük’e döndüm ve mezun olduğum okulda, Barbaros Hayrettin Lisesi’nde göreve başladım. Öncesinde 2 yıl da Derince lisesinde hizmetim var. İÜ Edebiyat Fakültesi Coğrafya mezunuyum. GBHL’de 12 yıl çalıştım. Gölcük ve GBHL’nin bende çok özel bir yeri var. Çünkü çocukluğum ve ilk gençliğim orada geçti ve GBHL’de öğretmen olarak çalıştım. Yani hem arkadaşlarım hem de öğrencilerim var orada. Şu anda çok kozmopolit oldu Gölcük, ama yine de o mekanlarda bulunmayı çok seviyorum.
-GBHL mezunları tarafından öğretme yöntemlerinizle, öğrenci ilişkilerinizle ‘farklı’ bir öğretmen olarak tanımlanıyorsunuz. Hep en sevilen öğretmenler listesindesiniz. Neden böyle tanımlandığınızı düşündünüz mü?
Farklı olmayı düşünmedim tabii! Ama “şeytan ayrıntıda gizlidir” derler. Ben her zaman el attığım bir şeyde ayrıntıları düşünürüm. Ve yeniliklere açık bir yapım var. Ayrıca ilk yıllarımdan beri ben hiç sınıfta ‘öğretmen’ rolü oynamadım. Karşımdakileri hep ‘insan’ olarak aldım. Bunu bilerek yapmadım çünkü bu benim yapımdan gelen bir şey. Seneler sonra fark ettim ki bu özelliğim bana büyük avantaj sağlıyor. Duygularımı ve akademik çalışmalarımı hiç birbirine karıştırmadım. Tabii bu da öğrencilerimin bana güven duymalarını sağladı.
-Mezun ettiğiniz öğrencilerle karşılaştığınız özel anlar olmuştur mutlaka. Sizi nasıl hatırlıyorlar?
Onlarla kendimi hep yaşıt gibi hissediyorum kendimi çünkü nerede bıraktıysak oradan başlıyor gibi. O rahatlığı hissediyoruz karşılıklı olarak. Geçmişteki o sıcaklığı hep yaşıyorum karşılaştığımızda. Bazılarıyla iletişimim devam ediyor. GBHL Mezunlar Derneği’nden de haberleri alıyorum İnternet aracılığıyla.
-Onca yıl hizmet verdiğiniz GBHL’den Özel Koç Lisesi’ne geçtiniz. Nasıl bir süreç yaşadınız?
GBHL geçmişinde çok iyi olan bir okuldu. “Körfez’in koleji” denirdi. Benim öğrencilik yıllarımda özellikle üniversite sınavında çok başarılıydı. Fakat, tabii Türkiye’nin bir gerçeği bu, gitgide devlet okullarının başarıları azalmaya başladı. Ben Koç’a geldiğimde şu anki durumu gibi değildi GBHL, gene eski parlaklığı olmasa da bayağı iyi bir durumdaydı. Buraya geldiğimde olanaklar beni çok şaşırttı. Tabii bu fiziki olanakların genişliği öğrenci ve öğretmene büyük rahatlık sağlıyor. Fakat oradaki sıcaklığı ve o duygusal yoğunluğu pek bulamadım. Zaman içinde bu düzeldi ama ilk yıllar öyle hissetmiştim...
-Gölcük’ün yaşadıkları malum. Yine geçmişe döndüğümüzde, ‘ben bu deprem konusunda uyarmıştım öğrencilerimi’ demiş olmanızın rahatlığını hissediyor musunuz?
Evet. Ben GBHL’deki son yılarımdayken Japon deprem uzmanları İstanbul Kandilli’deki deprem uzmanlarıyla beraber bir rapor hazırlamışlardı. Rapor basına da yansımıştı. Raporda en geç 10 yıl içinde Marmara bölgesinde büyük bir deprem yaşanacağı söyleniyordu. Ben çocukluğumdan beri Gölcük’te çok deprem yaşamıştım ama 1999’da yaşadığımız kadarını bekleyemezdik. Ben uyardığımda insanların anladığını sanmıyorum, ancak yaşanınca ortaya çıkıyor.
-Peki sizin böyle bir deprem beklentiniz, daha doğrusu korkunuz var mıydı?
Evet, çünkü branşım gereği bunun periyodik olarak tekrarlandığını biliyordum. Zaten çocukluğumdan beri de hiç içimden atamadığım bir deprem korkusu vardır. Soğukkanlı bir insanım ama bu konuda pek öyle olamıyorum.
-Biz hocalarımızın yıllar sonra bizi hatırlamalarını çok önemseriz... Siz, mezun ettiğiniz öğrencilerinizi hemen hatırlar mısınız?
Seni çok iyi hatırlıyorum! (Gülüyoruz) Çok azını hatırlayamadığım olur ama çoğunu ismen olmasa da mutlaka hatırlarım.
-GBHL’deki öğrencilik yıllarınıza dönelim şimdi
GBHL’nin şu anki binası 1970’te ben lise 3’teyken ikinci dönemde açıldı. Daha önce eski ortaokul binasındaydık. Yeni bina muhteşem bir olaydı bizim için. Kavaklı epey bir şehir dışı sayılıyordu. Minibüsler yoktu. Yürümek zorundaydık. Şimdi komik geliyor ama, oraya yürürken çok uzun zaman harcadığımızı düşünürdük. Öğle yemeklerine kimse evine gidemeyeceğini düşünürdü. Kumanyalarımızı evden götürüp öğlenleri çimenlere, deniz kenarına oturup birlikte yemek yerdik. Bazen arkadaşlarımız topluca lahmacun, kebap getirtirdi. Akordeonlar, gitarlar, müzik şölenleri olurdu öğleyin. Eh, bina yeni, ortam yeni... Eve ‘dönemememiz’ bizim için muhteşem güzel birşeydi.
Öğretmenlerimiz çok bilgili ve görgülü insanlardı. Çünkü Gölcük’te nüfus azdı ve hocalarımız genellikle donanmada görev yapmış denizci eşleriydi. Değişik şehirler ve ülkeler görmüş öğretmenlerimizden çok şeyler aldık. GBHL’nin akademik olarak çok iyi bir temeli olmasının da kaynağında bu var.
-Yıllar sonra GBHL’de görev yapmaya başladınız. Hocalarınız daha sonra iş arkadaşınız oldu... Kimler hatırınıza geliyor hocalarınızdan?
Hatırıma geliyor değil, şu anda da ilişkilerimiz devam ediyor. Felsefe öğretmenim Şermin Durukan ve Coğrafya öğretmenim Hamdiye Ünver ile birlikte çalıştım. Bana çok faydaları dokunmuştu. Öğretmen ve öğrenci ilişkilerinin yanı sıra bir de arkadaşlık ilişkimiz başladı. Şimdi hepimiz İstanbul’dayız ve hala beraberiz.
-Peki adaptasyon zor oldu mu?
Çok garip hissetmiştim. Mesela toplantılarda fikrimi söylemeye utanırdım. O dönemlerde bazı tecrübeli öğretmenlerin ‘sessiz otoritesi’ hissedilirdi öğretmenler odasında. Genç öğretmenler zaten pek sesini çıkaramazlardı. Ama ben şanslıydım, çünkü benim de öğretmenlerimdi ve bana özel bir ilgileri vardı.
-Mezunlarınızla ilişkileriniz nasıl?
GBHL’nin devlet okulları arasında her ne kadar özel bir yeri varsa da, senede bir özel yemeklerimizde buluşsak da mezunlarımızla ilişkilerimiz Koç Özel Lisesi’ndeki kadar güçlü değil. Burada bu ilişkilere ayrı bir önem veriliyor. Hem kendi aralarındaki hem de okul ile bağlarını sürdürmeleri için, özel ve stratejik bir çalışma var. Bunu okulun kendisi organize ediyor. Bu nedenle 12 yıldır mezun vermemize rağmen buradan mezun ettiğim öğrencilerimin hayatları hakkında daha fazla bilgim var. Bazıları Amerika’da çalışıyor. Bir kısmı Türkiye’de süratle iyi yerlere gelmeye başladılar.
-Öğretmenlik yıllarınızdan matrak bir olay anlatır mısınız?
Valla anlatayım da uygun mu değil mi diye düşünüyorum! Lise 1’lerden sınıf başkanı bir erkek öğrencim, sınıfındaki iki kız öğrenciyi rahatsız ediyor. Kızlar kız enstitüsünden gelmişler ve karma bir sınıfa alışık değiller. Sesleri solukları çıkmıyor. Kızlardan birinin velisi şikayete geldi, durumu anlattı. Israrla rahatsız edenin ismini almaya çalıştım, bayan önce söylemek istemedi, ama sonra anladım ki sınıf başkanı! “Aman ne olur söylemeyin şikayet ettiğimizi, kızlara zarar gelmesini istemiyoruz” dedi veli. Hemen ben çocuğu çağırttım. “Bak” dedim “falancanın velisi geldi.” Bir yandan da yüzünü inceliyorum. “Ne dedi hocam” dedi. “Çok ilginç, çok şaşırdım” dedim. “Bir erkek öğrenci varmış, şu şu kızları rahatsız ediyormuş. Sen sınıf başkanısın, bu görev sana düşer öncelikle” dedim. “Sen bu çocuğu bul, ya cezasını sen ver ya da ismini bana getir. Ama bu olayı senin bitirmeni istiyorum” dedim. “Hiç merak etmeyin!” dedi. “Ben derhal durumla ilgileneceğim...” Neyse bir hafta sonra geldi “Tamam hocam, çocuğu buldum, bu iş bir daha olmayacak” dedi. “Ben kızlara soracağım bir daha olup olmadığını” dedim. “Tamam” dedi “sorabilirsiniz!”
-Peki ne iş yapıyor şimdi bu öğrenciniz?
Avukat oldu! İsmini vermek istemiyorum...
-Ama dergiyi okuyunca mutlaka tanıyacaktır kendisini!
-Öğrencilik yıllarınızda sizin kuşağınızın eğlencesi neydi Gölcük’te? Neler yapılırdı?
Sizin kuşağınızdan daha şanslı olduğumuzu düşünüyorum! Her cumartesi ve Çarşamba Garnizon Sineması’nda öğrenci matinesi olurdu ve bütün okul topluca oraya giderdik. İstanbul ile aynı haftada sezon filmleri Gölcük’te izlenirdi. Arkadaşlarımızla orada buluşurduk. Bir de çok güzel bir adetimiz vardı. Sonradan kalmadı bu adet. Ben öğrenciyken lise ikinci sınıf öğrencileri, üçüncü sınıf öğrencilerine ‘güle güle partisi’ düzenlerlerdi. Orduevlerinden biri veya İşçi Lokali’nde dansedilir, eğlenilirdi. Bunu da hep öğrenciler organize ederdi. Geriye dönüp baktığımda böyle bir organizasyonu öğrencilerin başarmış olmasını çok önemli buluyorum. O nedenle çok iyi yetiştik bizler.
-Bu arada Gölcük hayatı neredeyse bir ‘kampüs hayatı’ gibiymiş. Okulda ve okul dışında herkes aynı yerlerde ortak şeyleri yaşıyormuş...
-1 Mart 1958 Faciasının üzerine kurulan bir okulun yeni binasının ilk mezunlarındansınız. O facianın ağır havası o yıllarda hissediliyor muydu aradan 10-12 yıl geçtiğinde?
Hiç yıldönümü anması hatırlamıyorum 1 Martlarda maalesef. Ama bu depremi unutturmamak lazım kesinlikle. Yabancılarla bir arada yaşayınca öğreniyorsunuz ki geçmişteki yanlışları ya da acılarını unutmuyorlar ve daima anıları taze tutuyorlar. Bu da önlem alınmasına neden oluyor tekrar yaşanmaması için. Biz hafızası çok zayıf bir milletiz. Zaten siyasette de ekonomide de bunun sancılarını çekiyoruz. Bu nedenle depremin unutulmaması, Her yeni jenerasyona mutlaka hatırlatılması gerekir.
‘BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GİBİYİZ’
Oturduğum Koç Lisesi lojmanlarında 5’te bir kadar Türk ailesi var geri kalanlar yabancı. Hintliler, Japonlar, Güney Afrikalılar, Avrupa’dan, ABD’den, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan, çeşitli milletlerden insanlar var. Tabii ki bu çok renkli bir kültürü yaşamamıza neden oluyor. Ben çok hoşlanıyorum bu durumdan. Her kültürün kendince önemli günlerini birlikte kutluyoruz. Onları daha yakından görüyoruz. Hele benim özel bir ilgi alanım olan ‘mutfakları’ tanımak çok hoş oluyor... Çinlimiz bile var!
FOTO ALTI
Bir kızım var. O da burada İlköğretim Okulu’nda okuyor.
ATAKAN DEMİRSEREN HALL Assembly
Yorumlar